Su kirliliği; çeşitli nedenlerle deniz suyu, içme suyu ve tarımda kullanılan suların insan, hayvan ve bitki örtüsüne zarar verecek şekilde kimyasal yapısının bozulmasına denir.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na göre, her yıl 3.4 milyon insan kolera, tifo ve hepatit gibi su kaynaklı hastalıklar nedeniyle ölmektedir. Bu hastalıkların birçoğu da sudaki insan atıklarının varlığına bağlıdır. BM Çevre Programına göre, Afrika’da su yoluyla bulaşan hastalıklar nedeniyle 164 milyon kişi risk altındadır. Aynı şekilde su kirliliği nedeniyle Asya’da 134 milyon, Latin Amerika’da ise 25 milyon kişinin hastalık riski altında olduğu tahmin edilmektedir.
Atık suların, deniz ve su kaynaklarına dökülmesinde sürekli artış olmaktadır. Nitelikli suya erişim, insan sağlığı ve insan gelişimi için gereklidir. Söz konusu kirlilik nedeniyle her ikisi de risk altındadır.
Su kirliliği, fabrikadaki atıkların, tarımda kullanılan gübrelerin ve tarım ilaçlarının suya karışması ve ayrıca arıtılmamış kanalizasyonun nehir ve göllere atılmasından kaynaklanmaktadır. Araştırmalara göre Afrika’nın dörtte birine ve Asya’nın yarısına kadar ciddi patojen kirliliğinin Latin Amerika nehirlerinin yaklaşık dörtte birini etkilemektedir. Bazı ülkelerde nüfusun yüzde 90’ına kadarının geçim kaynağı su ve nehirlere bağlıdır. 21 milyon balıkçı istihdam eden ve yaklaşık 38.5 milyon ilgili meslek yaratan tatlı su balıkçılığı da risk altındadır. Bununla beraber atık sudaki tuzluluk oranı sulanan bitkileri tehdit etmektedir.
Su kirliliğiyle mücadele için hala zaman var. Kirli su nehirlere veya göllere girmeden önce işleme tabi tutulmalı, atık su sulama için geri dönüştürülmeli ve akan suyun kirliliğini gidermek için geri kazanılan sulak alanlar olmalıdır.
Onlarca yıldır süren temizlik girişimlerine rağmen, dünyanın bazı gölleri hala fosfor kirliliği içerisindedir. Bilim adamları fosfor kirliliğinin büyük bir endişe kaynağı olduğunu belirtiyor. Tatlısu kalitesini iyileştirmek ve muhafaza etmek için hızlandırılmış göl iyileştirme işlemlerine ihtiyaç duyulmaktadır.
Araştırmalar Avrupa kıtasındaki göllerinin yüzde 40’ında su kalitesi, başta fosfor kirliliği nedeniyle AB Su Çerçeve Direktifinin kriterlerini karşılayamamaktadır. Bu, biyolojik çeşitlilik ve toplum için büyük bir sorundur ve geri kazanım için etkili yaklaşımların geliştirilmesi için çaba sarf edilmelidir.
Su araştırmalarına katılan 12 ülkeden 60 yazar, fosforun dünya çapında su kalitesinin bozulmasının, biyolojik çeşitliliğin kaybedilmesine ve temas eden bitkiler, hayvanlar ve insanlar için sağlık risklerinin artmasına neden olduğunu vurgulamışlardır. Kanalizasyon ve endüstriyel uygulamalardan akan fosfor, yüzlerce yıldan beri göl yataklarında endişe verici bir oranda stoklanmış durumda. Ceza ve caydırıcı önlemlere rağmen buna engel olunamıyor. Her yıl tatlısu kaynaklarına 10 milyon ton ekstra fosfor pompalamaktadır. Göllerde fosforun yapısını takip eden uzun süreli izleme faaliyetleri, yataktaki tortularda depolanan fosforun temizlenerek fosfor yükünün azalmasına rağmen bitki ve hayvanların uzun yıllar iyileşmediğini göstermektedir.
Su Kirliliğine Karşı Bazı Çözümler
Göllerde jeo-mühendislik fosfor kirliliğini temizlemek için yaygın olarak kullanılmaktadır. Sık kullanılan yöntemlerden biri de, göl yataklarında depolanan fazla fosforu etkisiz hale getirmek için göle alüminyum tuzları veya killer eklemektir. Ancak, sonuçlar her zaman istenilen şekilde gerçekleşmemektedir.
Kaynak: www.mebilgi.com– Yazıya aktif link verilmeden, kaynak alınamaz!