İsmail Dede Efendi Kimdir? Kısaca Hayatı

İSMAİL DEDE EFENDİ KİMDİR? KISACA HAYATI (9 OCAK 1778-26 KASIM 1846)

Hammamizade İsmail Dede Efendi, 9 Ocak 1778 tarihinde İstanbul Şehzadebaşı’nda doğdu. Doğumu Kurban Bayramının ilk gününe denk geldiğinden kendisine İsmail adı verilmiştir. Babası Süleyman Ağa o zaman ki Suriye Eyaletinde bulunan Sayda valisi Cezzar Ahmed Paşa’nın mühürdarıdır. Fakat paşanın halka yaptıklarını kaldıramadığından istifa ederek İstanbul’a gelmiştir.  Şehzadebaşı’ndaki Acemoğlu Dede Efendi Hamamını satın alıp işletmeye başlamış ve annesi Rukiye Hanım ile evlenmiştir. Daha sonra Altımermer Kurusebil Mahallesi’ndeki Çavuş Hamamını satın alıp işlettiği için İsmail Efendi’ye  “Hammamizade” denmektedir.

DERSLERE BAŞLIYOR

İlköğrenimini Hekimoğlu Ali Paşa Camisi’nin yanında bulunan Çamaşırcı Mektebi’nde tamamladı. Burada iken sesinin güzelliğinden dolayı İlahici başı seçilmişti. Bir okul programında Anadolu Kesedarı (zamanın esnafına ait paraları ücret karşılığı tutup istedikleri zaman veren kişi) Uncuzade Mehmed Emin Efendi kendisini fark etmiş ve kendisine ilahiler besteleyip ders vermeye başlamıştır. Okul bittiğinde 1794 yılında Maliye Nezareti Başmuhasebe Kalemi Katip Yardımcılığına başlamış, bir yandan çalışıp bir yandan derslere devam ederken aynı zamanda Yenikapı Mevlevihanesinde Şeyh Ali Nutki Dede’den ders almaya başlamıştır. Burada neyzen Abdulbaki Nasır Dede’den ney üflemeyi öğrendi. 1798 de Mevlevihane’de çileye girdi.

SARAYDAKİ GÖREVİ

Çilede iken bestelediği buselik makamındaki “Zülfündedir benim baht-ı siyahım / Sende kaldı gece, gündüz nigahım / İncitirmiş seni meğer ki ahım / Seni sevdim odur benim günahım” dörtlüğü ile başalyan şarkı tüm müzik çevrelerinde konuşulmuş aynı zamanda saraya kadar uzanmıştır. Müzisyen olan III.Selim kendisini saraya çağırarak bu şarkıyı kendinden dinlemiştir. III.Selim onu saraya hanende (ses sanatçısı) olarak almak isteyince, Şeyh Nutki Dede 1001 gün sürecek çilesinin son senesini affederek kendisine Dede unvanını da vermiştir. Bu sırada yine çok yankı uyandıran Hicaz makamında “Nakış” şarkısını besteledi. 1802 yılında saraydan bir kadınla evlendi.

ACILARI TARİFSİZ

1804 yılında şeyhi Nutki Dede Efendi, 1805 yılında oğlu, 1808 de annesi ve 1810 yılında diğer oğlu yaşamını yitirdi. Bu kendisinde çok büyük bir etki bıraktı. Türk musikisinde ilk defa kişisel bir mersiyenin işlendiği büyük oğlu için yazdığı ve bestelediği Bayati makamında “ Bir gonca femin yâresi vardır ciğerimde” şarkısı bunun kanıtıdır. 1808 yılında III.Selim öldürülünce IV.Mustafa musiki konusunda pek çalışma yapmamış ve Dede Efendi saraya uğramaz olmuştur. Bir yıl sonra II.Mahmud başa gelince saraya Musahib-i Şehriyari (padişahın en yakınındaki bir nevi danışman) olarak geri döndü. Müezzin başı oldu. Saraydaki bu görevleri Abdülmecid zamanında da devam etti. Ama Abdülmecid zamanında başlayan batılılaşma musikiyi de etkiledi ve Batı Musikisinin etkileri görülmeye başladı.

SARAYDAN AYRILMASI VE ÖLÜMÜ

İsmail Dede Efendi de saraydan uzaklaştı. 1842 yılında kendi isteği ile padişah tarafından Ahırkapı civarında kendisine bir konak verildi.1846 yılında padişahın izni ile öğrencileri Delalzade İsmail Efendi ve Mutafzade Ahmet Efendi’yi de yanına alarak Hac vazifesini yerine getirmek için Mekke’ye gitti. Burada yakalandığı Kolera hastalığı sonucu Mina denen bölgede 26 Kasım 1846 tarihinde yaşamını yitirmiştir. Mezarı Hz. Hatice’nin ayakucunda olduğu söylenir.

ESERLERİ

Türk müziğinin ön safhalarında yer alan İsmail Dede Efendi, 500 den fazla beste yapmış birçoğunun güftesi de kendisine aittir. Bunların 300 e yakını günümüze kadar orijinal bir şekilde ulaşmıştır. Türk müziğinin hemen hemen her kolunda (ayin, tevşih, kar, karçe, kar-ı natik, durak, köçekçe, murabba, savt, peşrev, semai, ilahi, saz semaisi, şarkı ve türkü gibi) eserler vermiştir. Dinsel-tasavvufu yapıtlarının başlıcaları; Ferahfeza Mevlevi, Hüzzam ve Saba Ayinleridir. Din dışı yapıtlarının başlıcaları ise şöyle sıralanabilir:

Ey çeşm-i ahu hicr ile tenhalere saldın beni(Hicaz), Yine neş’e muhabbet dil-il canım etti şeyda(Hicaz-Yürük Semai), Ey lebleri gonca yüzü gül serv-i bülendim(Acemişiran Ağırsemai), Mah yüzüne aşıkanım(Hicaz şarkı), Bu gece ben yine bülbülleri hamuş ettim(Ferahfeza Yürük Semai)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir