Atatürk’ün Tarih İlgisi
Atatürk’ün tarih hakkındaki düşünceleri daha okul yıllarında iken okuduğu birçok tarih kitabı ile başlamıştır. Bu konudaki ilgisini ilk olarak 1915 ‘te şu sözlerle dile getirmiştir: “ Tarih ne güzel aynadır. Tarihin sinesine geçen büyük hadisatta, bu hadiseler içinde amil ve fail olanların etvar ve harekât ve muamelatı, onların ahlak seciyelerini ne bariz gösterir.” ( Tarihte geçen olaylarda, olayların olmasına neden olan sebepler ve bu olayları gerçekleştirenlerin davranışları, yaptıkları eylemler ve işlemler, onların ahlaki yapılarını açık bir şekilde gösterir.) Aynı yıllarda ve daha sonraları yaptığı konuşmalarda ve katıldığı toplantılarda tarihin bir milletin geçmişini, bu geçmiş içerisinde ki haklarını ve milletlerin varlıklarını hiçbir şekilde inkâr edemeyeceğini vurgulamıştır.
Atatürk’ü Türk Tarihini Araştırmaya Yönlendiren Nedenler
Türk milleti Mustafa Kemal önderliğinde, birçok evladını şehit vererek Osmanlının son Mebusan meclisinin çizdiği ülke sınırlarına ulaşmış (Misak-ı Milli) ve 29 Ekim 1923 yılında Yeni Türkiye Cumhuriyeti kurmuştur. Kurtuluş Savaşı ile kazanılan askeri saygınlık Lozan Antlaşması ile de pekişerek tüm dünyanın kabul ettiği bağımsız devlet ile siyasi alanda da başarıya ulaşmıştır. Atatürk bu yeni devletin daha ileri düzeylere çıkmasının ancak onların tarih, dil, din, ırk, kültür gibi olguların sürekliliğinin sağlanıp yeni nesillere ulaştırılması ile mümkün olabileceğini düşünmüştür. Öte yandan Atatürk’ü tarih araştırması yapmaya yönlendiren başka nedenlerde vardı.
Türkler Beyaz Irktandır
Yeniçağ başlangıcında bilim adamları insan zekâsını geldiği ırklara göre değerlendirmiş, en zekiden geriye doğru beyaz ırk, sarı ırk, siyah ırk ve kızıl ırk olarak sınıflandırmışlardır. Batıdaki tarihçiler Türklerin sarı ırktan olduğunu yani medeniyet karşıtı ve zekâlarının az olduğunu ileri sürüyorlardı. Hatta bu tezi Fransızlar 1928 yılında bir coğrafya kitabına almıştır. Atatürk bunun üzerine 12 Nisan 1931 yılında Türk Tarih Tetkik Cemiyetini (Türk Tarih Kurumu) kurdurmuştur. Sonra da Afet İnan’a bir araştırma görevi vermiş, O da 1937 yılında yaptığı çok geniş bir zekâ araştırması ile Türklerin beyaz ırktan olduğunu ispatlamıştır. Yıllarca öne sürdükleri tezler çürütülmesine rağmen günümüz de dahi batılı bazı bilim adamları Türklerin sarı ırktan olduğunu ileri sürmektedirler.
Medeniyet Yoksunu Türklerin Moğollarla Aynı Irktan Olması
20.yüzyılın ortalarına kadar batılı bilim adamları Moğollarla Türklerin aynı sarı ırktan olduklarını tüm dünyaya yansıtmışlardır. Moğolların yaptığı canilik ve katliamları Türklere mal etmişlerdir. Hâlbuki tarihin hiçbir döneminde batılılar ve Moğollar karşı karşıya kalmamış, Moğolların eziyetlerini ise en çok Türkler yaşamışlardır. Atatürk bu yüzden Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk tarihçileri bu konu üzerinde çalıştırmış ve Türkler ve Moğolların farklı ırklardan oldukları ispatlanmıştır.
Anadolu Üzerindeki Hak İddiaları
Türkler 1071 yılından itibaren Anadolu’ya yerleşmiş, Bizanslıları Türk topraklarından dışarı atmış, azim ve kararlılıkla üç kıtaya yayılmışlardır. Ne var ki bu ilerleyiş 1683 yılında II. Viyana Kuşatmasında Osmanlı Devletinin ağır bir yenilgi alması ile son bulmuştur. Bu gerileme ile başta Yunanlılar olmak üzere Ermeniler ve batıda bulunan Hıristiyan devletler Anadolu topraklarının atalarından dolayı kendilerine ait olduğunu savunmuşlar ve 1900 lü yıllarda Türkleri buradan tamamen çıkartmak üzere saldırıları arttırmışlardır. Atatürk Anadolu’nun eski medeniyetlerinin araştırılarak, bu toprakların asıl sahibinin Türkler olduğunun ispatlanması için Türk tarihçilere gerekli desteği sağlamıştır.
Atatürk’ün Tarihçilere Önerileri
Atatürk, Türk Tarih Tetkik Cemiyeti kurulduktan sonra onlara çalışma alanlarında kolaylık olsun diye sürekli önerilerde bulunmuştur. Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm dünya tarafından tanınması için yapılacak araştırmalar çok büyük önem taşıyordu. Atatürk’e göre tarihçilerin acele olarak araştırmaları gereken konular şunlardı: Anadolu’da kurulan ilk medeniyetler hangileridir? Buradaki en eski yerli Türk halkı kimlerdir? Türklerin dünya tarihinde ve İslamiyet’teki yeri nerededir? Ayrıca bir de Anadolu’da Türklerin bir aşiret boyutundan bir devlet boyutuna gelme efsanesinin yerine izah edilebilir bir kuruluş öyküsünün oluşturulması gerekecekti. Bu öykü hayal ürünü olmayıp gerçek olaylarla oluşturulmalıydı.
Atatürk bu çalışmaları yapanlara şu öğüdü de vermiştir: “ Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapan sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanı şaşırtacak bir hal alır.”
Kaynak: www.mebilgi.com– Yazıya aktif link verilmeden, kaynak alınamaz!